21 Ağustos 2009 Cuma

Stajın öyle bir yararı yokmuş.

Yok ya bu iş bildiğin yoğun geçiyormuş. İnsanı da baya yoruyomuş. Bildiğin zaman geçti yahu.

9 Ağustos 2009 Pazar

Son 3 ay

Peki son üç ay neler oldu? (bkz. Çok güzel geçti.) :) Keşke şu blog denen yere video eklemeye sabrım yetse! Ya da kendi laptop'ım olsa da resim koysam.

16 Nisan 2009 Perşembe

Blog bilmeyen insan

Evet iki hafta önce yazdığım yazıyla blog'lar hakkında hiçbir şey bilmediğim ve video yükleyemediğim ortaya çıkmış oldu. :) Ben de yazarım sadece, yarın "ev"e dönünce çılgın Melbourne maceralarıyla dönüyo olucam. ...Wait for it!

29 Mart 2009 Pazar

'Croco' Hunter

Az sonra izleyeceğiniz akıllara zarar kayıt, Blue Mountains'tan. Doğayla iç içe yaşamaya alışık değiliz tabi, biraz görmemişlik oldu.:) Ama kıkır kıkır gülmemin sebebi bu değil; yürüyüş ekibinin sonunda olmam ve beni kendi kendime konuşuyorum sanmaları. Bide 3 yabancının yanında kendi kendine Türkçe konuşmak harbi garip. (p.s. Arkadaki sesler harbi iyi :))

22 Mart 2009 Pazar

Exchange 101

Bu kaydımızı da bu başlığa adayalım bakalım... Şu anda bir projesi, iki sunumu, bir de research'ü olan Göko burada oturmuş blog'una yazıyo. Evet birinci madde bu olmalı.

1) Tamamen Exchange olma duygusundan gelen bi rahatlık var. Yaaa bunu yapmasam nolur, amaaaan pöph halleri. Zaten pass/fail notu olcak. Normal geliyo insana bir dakikadan sonra, ama anlıyorsun ki grup arkadaşlarına yazık oluyo bazen, onlar için bi iki bişey yapıveriyosun. Allah kimseyi exchange'de fail ettirmesin.

2) Buradaki exchange dağılımı: 68% Kuzey Amerika; 20% Avrupa; 10% Orta ve Güney Amerika; 2% Asya. (Haaa sakın Asyalı yok sanmayın. Bu okulda göreceğiniz 3 kişiden 5i çekik gözlü. Sadece exchange değiller, intıneşnıl öğrenci onlar.. Yazık pasoları yok her şehire gidiş 5 dolara patlıyo arkadaşlara.)

3) Amerikalıların çokluğundan kaynaklanan bi zeka gerilemesi gözlenebilir; anında etraftaki bi Avrupalı'ya koşulmalı.

4) Ödev/sunum grubunda Avrupalı (Alman/İskandinav) bulunması disiplin fazlalığına ve bunlalıma yol açabilir; anında etraftaki bi Amerikalı'ya koşulmalı.

5) Her koşulda canın mı sıkıldı shot mı atmak istiyosun; anında etraftaki Latin Amerikalı'ya koşulmalı.

6) Gelelim tipik tanışma muhabbetlerine. (Evet, Deriko'dan esinlendim.) Ben ve yabancı arkadaşlar arasında geçen tanışma diyalogları:

*ilk gün - saf bi Gökalp söz konusu
YA: Hey! How you doin man? I'm Zac.
Ben: Hey man! I'm Gökalp.
YA: Hönc?
Ben: It's Gokalp. (dikkat edersek hemen ö düşüyo ikinci açıklamada.)
YA: Yolap?
Ben: (haa oldu bi de Yakop de!)
Goo-calp.
YA: Oh okay, Go cup.
Ben: haa yee okey öyle olsun.

*ikinci günler
YA: Hey! I'm Jewel.
Ben: Hey Jewel, I'm Gocalp. (Direk ingilizceyle ikinci hecede vurgu!)
YA: Go culp. Oh that's funny!
Ben:?1!?##?!

*diğer günler - evet artık aklıma bişey geliyo..
YA: Hey! I'm Bla-bla.
Ben: Hey! I'm Göko!
YA: Yoko?
Ben: (Yes, Yoko Ono anasını satayım.)

*Avustralyalı ev arkadaşımla
Ben: Hey! I'm Gökalp but you can call me Goko.
YA: Coco? I'll say it Aussie style. Göko.
Ben: Zaten o doğrusu koçum be! (Sarılma efekti.)

Evet artık alıştım tabi, Facebook da yardımcı oluyo. Millet artık Gökalp demeye bile kasıyo, Goko'yu bırakın (bu arada Pokemon adı gibi diye klasik aptalca yorumlar da oldu!) İsmime yabancılaşmamalıyım! :)

7) Buranın adeti de böyle: exchange akşamında pub pub gez, konuş, eğlen, ismini öğren (hatırlama), telefonunu bile al; bi daha görene kadar konuşma.

Exchange olmak bu tür şeylerle güzel (: Herkesin başına, üniversitede yapamayanlar master'da exchange'e gitsin işşşaallah!

10 Mart 2009 Salı

Avustralya 101

Şimdi bu blog işine pek alışık olmadığım için nası yazılır, ne edilir bilmem.

Avustralya 101 dersinin en iyisi olacağını düşündüm!

1. Burda envai çeşit kuş var. Karga, pelikan görünümlü bi kuş, tavuskuşu görünümlü horozlar, karga, garip serçe, adını bilmediğim boynu pembe güvercin, değişik bi karga. İşin ilginci bunlar sadece sabah değil gece yatarken de deliler gibi ötüyolar. Gece kuş sesinden uyunmuyo..

2. Evet beklenen bölüm, arachne i reptilus. Evimiz örümcek ve kertenkele-friendly bi ev. Oturma odasındaki koltukta Australia's Got Talent izleyen bi "lizzie" görünce şaşılmamalı!

3. Avustralyalılar ota boka barbekü yapan insanlar, evet şu 3 hafta içinde 9 kez falan barbeküye gidip et ihtiyacımı giderdim, malum burda her şey pahalı! :)

4. Filmlerdekinden garip bir aksanları var. Hele Queensland memleketindenlerse dediklerini Oh, Uh-huh tarzı laflara geçiştirmeye alışılmalı. Geçen laundry için giriş kartı isteyen bir Avustralyalı çocuk ve benim aramdaki diyalog:

AÇ: Hey, mate!
Ben: Hey!
AÇ: I kaaaan geddis ağpın kcyı gimi yo svaypkaaaaad, I dnı vay mayn dazı vööyk.
(I can't get this open, could you give me your swipe card, I don't know why mine doesn't work.)
Ben: (Yiğit'e) Galiba swipe card'ı istiyo.
Here you go!
AÇ: Oh, sweet! Thanks brotha! (Desmond style)
Ben: Okey okey ya..

5. Buranın en önemli lafları, yani burayı diğer İngilizce konuşan ülkelerden ayıran şeyler:
tabiki.... -G'day (Kesinlikle iyi günler değil, merhaba demek.)
-sweet (tatlı değil! Dilimizdeki tam karşılığı: "ooo.. iyi(ymiş)."
-mate (bkz. dude)
-How you goin? (burda nasılsın'a how you doin demiyolar, bilmiyorum başka yerlerde de böyle bi kullanım var mı yok mu!)

6. Burda Burger King yok, tamamıyla aynısı olan Hungry Jack's mevcut.

7. Hayır, hala koala ve kanguru görmedim! Şehirde hoplamıyo hayvanlar zira.

8. Cumartesi günü Mardi Gras'ya tanıklık ettim, tabi bunun tamamen gay festivali ve Sydney'in Güney Yarım Küre'nin gay başkenti oldugunun farkında olmadan.

9. Şu ana kadar her türlü ürün içerisinde, burda pahalı olmayan tek şey tenis raketi. Sudan patatese, izülobanttan otobüs biletine her şey çok çok çok pahalı.

Şimdilik bu kadar.

... coming up: Exchange 101!

28 Şubat 2009 Cumartesi

Test Yayını

Bu bir test yayınıdır, mates! :)

G'day from DownUnder.